20 Ekim 2015 Salı

AY RESMEN DEPRESYON!

*Sabahları alarm çaldığında gözünün tekini açıp dışarıdan yansıyan puslu hava sende “nallet olsun erken uyanmalara” etkisi yaratıyor mu?
*Öğlene kadar süren kendine gelememe hali, öğle yemeğinden sonra devam eden kendine gelememe hali?
*Kahrolsun bağzı sabahlar derken, aynı doğrultuda gece nöbetleri?
*İçinde böyle bi gereksiz “bir şey bekliyormuşsun da o şey her an olabilir, olmazsa senin hayatın bitebilir” hissi?
*Bazen, bir adamsendecilik, bir boşvermişçilik, bir plansızlık kaplıyor mu içini? Hani yerde para görsen eğilip almaya mecalin olmaz ya öyle…
*Vücudunda bir ağırlık, olmayan siyatiklerin ağrısı, başında sık sık zonkluyor sanki son zamanlarda (nazarmı değdi kız acaba!)
*Ne çok kalabalık, gürültülü, trafikli heryer böyle, şehir dediğin en fazla 100-200 kişi olur, bu ne canım!
*Etrafındaki insanlar ne zaman bu kadar sevimsiz oldular hayret! Bir boş konuşmalar böyle hepsinde…
*Sevdiğin de bi ilgisiz zaten son zamanlarda, neyse zaten onuda çekebilecek durumda değilsin (değil misin?) dur O'na sonra bakıcaksın.
*Çağırdılar ama gitmedin akşam yemeğe, ne gerek var. Dünyanın tek huzurlu yeri evinde battaniyenin altında yalnız olmak dimi? (çok yanlızsın!)

*Ve gün içerisinde istikrarlı olan tek şey sürekli değişen ruh halin mi?

Öyleyse HOŞGELDİN, DEPRESYONDASIN


Her iki cins üzerinde yapılan araştırmalara göre kadınların erkeklere oranla %80 daha fazla depresyona girme eğilimi içerisinde olduğunu biliyor muydunuz?
15 ve 55 yaş arasındaki kadınların ruhsal gerileme sıklığının diğer yaş grubuna göre yüksek olduğunu okudum bir yerde. "15-55 arası" demiş;
Yani neredeyse bütün hayatımız! (sonra kadınlar neden böyle!)

Bu kadar hassas dengeler içerisinde olunmasının fiziksel nedenlerinin başında; Regl, çocuk doğurma ve yetiştirme (kaynak bunu “çocuk işçiliği” olarak tanımlamış ben kibar davrandım) ve menopoz süreçleri geliyor. 
(Bu araştırmayı ben yapsam, hayatımıza giren öküzleri de eklerdim kesin!)

SONBAHAR VE DEPRESYON!
Bana göre Sonbahar depresyonunun en büyük sebebi yaza veda ediyor olmak, hoşçakal  güneş, deniz, tatil, seyehat ve eğlence…
Güneş ışığının vücut üzerindeki olumlu etkilerinden olan serotonin eksikliği yaratan değişen hava şartları, hele ki benim gibi yaz delisi bir insansanız, ruh halinizi çökertmeye yetiyor.
Bakalım Sonbahar Depresyonundan nasıl kurtuluyoruz;
  •  Doğanın bir parçası olduğun bilinciyle hareket etmek, O'na uyum göstermek ve pozitif düşünmek ilk adım.
                Dengeli beslenme ve egzersiz önemli
  • Bilinenin aksine tatlı tüketimi keyfinizi yerine getirmez mesela. Kan şekeriniz hızla yükseldiğinde kısa süreli iyi hissedersiniz fakat akabinde hızla düşerek günün geri kalanında sizi daha kötü yapar. Tatlı yerine kuru yada taze meyve tüketin.
  • Depresyon tedavilerinde B12 ve Folat vitaminler önemli rol oynar. Balık, tavuk, dana eti, süt, yoğurt gibi hayvansal gıdalarda B12, turunçgiller ve koyu yeşil yapraklı sebzelerde ise Folat vitaminleri bol miktarda vardır.
  •  ÇİKOLATA SEVERLER; Bitter çikolatada bulunan flavon ve antioksidanlar vücudunuzda mutluluk hormonu salgılıyor tamam ama bir oturuşta bir paket yutmayın lütfen. Günde 10 gr yeterli…
  • Tabi birazda hareket edin. Yürüyün, spor yapın, evi temizleyin ama hareketsiz kalmayın. Elinde meşgalesi olmayan zihinler, depresyonun yatağıdır. 
  • Ve depresyonist insanlar kendini, çevresini sıkar, BunaltıR, KASAR! (Yapma annem yazık, bak ne güzel kızsın!)
                At sokaklara kendini!
  • Giy sıcacık hırkanı üstüne, at bir şal boynuna varsa birde sıcacık gülüşü olan birileri hayatında, tak koluna düş sokaklara. Biraz umursama yarını, bugünde komik birşeylerden bahsetme günü olsun sizin için.
  • İş çıkışı arkadaşlarınızla buluşun. Biz altın günü yaptık kızlarla mesela, o kadar klişe ve o kadar eğlenceli ki, gül gül ölüyoruz.
  •  Kışa dair planlar yapın, hedefler koyun, seyahatler organize edin. Kış kulağa güzel gelsin.
  • Amaçsız, sıkıntılı, karamsar insanlardan uzak durun. (Hele sinsiler var ki, ay evlerden ırak Yarabbim!)
                Öküzlere Gelince… 
(Teşbihte hata olmaz, ben öküz diyeyim, siz mutsuz olduğunuz kim/ne ise onu anlayın...)
  • Kıymetinizin bilinmediği herhangi bir platformda işiniz olmasın.
  • Onlarla geliş-gidişi kesin…
      Değerlendirme ; Sonbahar güzeldir, yeni yılın ilk habercisidir. Dökülen yapraklarla bize tazelenmek için eskileri geride bırakmamız gerektiğini, değişimin ve yenilenmenin doğanın gereği olduğunu anlatır...

13 Ağustos 2015 Perşembe

“ Bİ SAKİN CNM YA! ”


YAŞAMAK DEĞİL, SENİ BU TELAŞ ÖLDÜRECEK !

Şair burada demiş ki; Bırak panik halde bir yerlere yetişmeye çalışmayı, boşver bu vapur kaçsın, bi sonrakine binersin. Otur bir demli çay iç deniz kenarında, biraz kendinle kal iyi gelir, tadını çıkar bu anın. Allah sağlık da vermişse üstelik, al sana günübirlik mutluluk işte…

Her zaman aynı yönde esmez rüzgar sende bilirsin, başına gelen aksaklıklar, üst üste gelen terslikler veya yetiştiremediğin işlerin altında ezileceksin gibi geliyor dimi? Ezilmezsin… Gerçekten…

Annem mesela; Trajedi Yaratma konusunda Marmara Bölge Birinciliği var! Kendine dert edinemeyeceği bir olay henüz görmedim, geçenlerde arabasını çekmişler, telefondaki ses tonu ve paniği duysan, savaş çıktı sığınaklara kaçmamız gerek ama geç kalıyoruz sanırsın!

SAKİN!

Her ne olduysa oldu, OL-DU, az bi sakin ol! Ve aşağıdaki DENGE egzersizlerini aklının bir köşesine yaz, belki bi gün lazım olur… 
(%100 çalışıyor, Kesin Bilgi!)
  • Dik ve rahat bir konumda otur, derin bir nefesi önce karnını(diyafram), sonra ciğerlerini dolduracak şekilde içine çek, şimdi 4 kez duraklayarak bu nefesi bırak. Sufi nefesi derler buna, birkaç kez tekrar et ve nefesle birlikte stresinden arındığını hisset. Ancak rahat bir zihin sana faydalı olabilir unutma!
  • Biliyorsan dua et, bilmiyorsan meditasyon yap, İNANÇ insanı pozitif tutan bir eylemdir.
  • Problemleri tek tek çöz meye çalış, herşeyi bir anda yapmaya çalışırsan olmaz. Önem sırası hazırla, en az önemli olan en sonda kalsın. Sona bıraktıklarını ertelemekten de, kaybetmekten de çekinme.    
  • Değiştiremeyeceğin şeyleri kabullen, kabullenemeyeceklerinden mümkünse vazgeç.
  • Birileri tarafından sıklıkla üzülüyorsan, bu sen izin verdiğin içindir.
  • Gülümsemenin gücüne inan, yapılan deneylerde zorla gülümsetilen insanların bile kalp ritminde olumlu değişiklikler olduğu kanıtlandı. Gülümse! Evet evet deli gibi, geç aynanın karşısına gül, bak gör nasıl iyi gelecek gerginliğine.  
  • Sevdiğin ve güvendiğin birine sarılmayı ihmal etme, sarılmak en iyi ağrı kesicidir unutma.
  • Ve bana göre en önemlisi; NEGATİF İNSANLARDAN UZAK DUR! Git derdini sarı öküze anlat daha iyi!
      Az önce uzun zamandır bizimle olan üyelerimden biri ofisime geldi merhaba demek için, (aile içinde yıllardır uğraştıkları ve hala devam eden zorlu sağlık problemlerinin detayına girmeyeceğim) kocaman gülümsemesi ile “nasıl dinlenmiş, nasıl mutlu oluyorum şurada birkaç saat geçirince biliyormusunuz” dedi. Gülümsedim, devam etti; “Öyle yoruluyorum ki hayatın telaşı içinde ama kısmet işte, oldumu oluyor… Fakat kendim için küçük aralar vermeye başladığımdan beri, daha güçlü, daha pozitif olduğumu hissetmeye başladım, şimdi buradan termal havuza geçeceğim mesela, harika değilmi”dedi. “SENSİN HARİKA!” demek istedim adama…

Çok sorunlu bir müşteri ile karşılaştığında, gergin bir toplantıdan çıktığında yada sevgilinle gereksiz kavga ettiğinde, kısaca stres seviyen yükseldiğinde derin bir nefes al ve düşün; bu durum 1 ay sonra senin için ne kadar önemli olacak, yada 1 yıl, 5 yıl sonra? HAYIR! Hatta günlük problemlerin çoğu yarın bile umrunda olmayacak. O zaman kontrol edemeyeceğin şeylerle ilgili kendini hırpalamaktan vazgeç dimi güzel kardeşim :)

Belki bunu duymaktan hoşlanmazsın ama malesef MÜKEMMEL DEĞİLSİN ve bu “Eksik” değil, sadece insan olduğunu gösterir. Ama evet kesinlikle KIYMETLİSİN ve teksin!

Anneme geri dönecek olursak, evrenin çekim gücü sebebiyle olsa gerek, belirli aralıklarla mutlaka cep telefonu, cüzdanı çalınıyor, arabası çekiliyor, kliması sürekli arıza yapıyor ve bir sürü şeye yetişmeye çalışıp her seferinde kendini itinayla kahrediyor! Bense her kız çocuğu için söylendiği gibi birgün anneme dönüşeceğim düşüncesi ile onu eleştirmeye devam ediyorum :)






22 Mayıs 2015 Cuma

SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN “ ÇEŞME SOLE&MARE ”

Kış doğumlu olmama rağmen, kış aylarını oldum olası sevmem. Kat kat giyinip, battaniyelere sarınma hallerinden sıkıntı basar, duramam. Bu sebeplede yarı kışı hasta geçiririm çoğu zaman… Bu sene Allahın ne hikmetiyle bilinmez, kış bitmedi bir türlü. Üşümekten yorulurmu insan, ben yoruldum!

Elbette yazın ilk ışıltıları ile birlikte benimde kanımda bir coşku, bir değişiklik yapma arzusu, vay efendim çalışmaya biraz ara verip Ege’yemi yerleşsem tripleri derken en son kendimi  kızlarla 3 günlüğüne Çeşme’ye giderken buldum…

Masal gibi deniz, kabus gibi soğuk! 
Uzun zaman orda yaşamış olmanın verdiği etkiyle Ege kendimi evimde gibi hissettiğim tek yerdir. Çeşme’de de bir dönem uluslararası bir otelde Spa Yöneticiliği yapmışlığımda var ama ilk defa deniz sezonunu bu kadar erken açtığım söylenebilir.
İlk gün çok az açık mekandan biri olan Paparazzi’ye gittik, havada az biraz kapalı. Çok tercih ettiğim bir mekan değil Paparazzi, iskelesi dar, güneşlenme alanı az, servis yavaş, yemekler orta.
Neyse yüzen birkaç cengaveri görünce bizde denize girelim dedik....

Aman Tanrım bu nasıl soğuk! Çivi desem değil, buz desem değil baya bildiğin acı veriyor su. Sonra kendime şunları hatırlattım;
*SOĞUK SU ZAYIFLATIR! Vücut soğuk suya mağruz kaldığında ısınmak için daha fazla enerji üretmesi gerekir ve bu sayede yağ yakımı hızlanır ve zayıflarsınız.
*Kan dolaşımını hızlandırır ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
*Gözeneklerin daralmasını sağladığı için, soğuk su aynı zamanda sıkılaşmanızı sağlar. Cildi ve saçları parlatır.
*Depresyon etkilerini azaltır ve vücudun soğuk suda yaşadığı şok sonrası yüksek seviyede rahatlama sağlar ve uyku sorununu azaltır.
*Testesteron seviyesini arttırır.
SONUÇ: Bu suda geçirdiğimiz 10 dakika sonrası bence önümüzdeki 5 yıl SAĞLIKLIYIZ!

Akşam klasik Alaçatı sokaklarında eskitme bir sokak restoranı (ki bence benim evimde oradan daha fazla meze çeşidi vardır) keyifli sohpetler ve biraz ısınmadan sonra önce Alaçatı Port’ta Öküz ve Tren daha sonra Sole&mare açılışı ile devam etti gece. Açılış olduğu için rezervasyon yaptıramadık fakat kapıda belirli bir miktar(çok) para karşılığında masa verebileceklerini ileten naif! görevlileri aşıp girdiğimizde gözlerimiz parladı. İçerisi tıklım tıklım insan dolu, fener alayları, havai fişekler yani sen eğlen diye baya bişeyler yapmışlar.
Ama ben en çok misafir profiline takıldım. Garip bir şekilde saçı, kıyafeti, makyajı, ayakkabısıyla bir sürü aynı kızdan vardı mesela ve bir sürü aynı oğlan. Neyse eğlendik sonuçta…
Ertesi günde plaja buraya gelelim dedik ve rezervasyon yaptırmak istedik fakat dolu olduğunu, gelince yer varsa girebileceğimizi ilettiler, çok umursamadık. Sonradan öğrendik ki yeni sistem kredi kartınızdan bir miktar(çok çok) para çekmeleri ile sana yer ayırıyorlarmış. Harcama garantili rezervasyon yani. Ama biz ertesi gün illaki Sole&Mare’ye gittik.

Gitmez Olaydım! 
10-12 birbirinden renkli ve eğlenceli kız grubu içeri girip güzel bir yere yerleştik. Saat erken henüz etrafta pek kimseler yok. Kızlar toplu halde gezerken daha bir özgüvenli yürürler farketmişsinizdir, bizde de havalar yüksek tabi. Eğlencelide bir gurubuz vesselam.
Derken yavaş yavaş içerisi dolmaya başladı, sakin sakin kitabımı okurken birilerinin Burak Özçivit geldi dediğini duydum ve kafamı kaldırdığımda inanın hangisi olduğunu seçene kadar baya bir zaman geçti.
Çünkü baktığım her yer Burak, baktığım her yer Kıvanç olmuş! Bununlada kalmamış hele o kızlar birer Adriana Lima, birer Miranda Kerr…

Biz bütün kış yemekleri götürürken,bunlar yememiş içmemiş spor yapıp Sole&Mare Yaz Olimpiyatlarına hazırlanmışlar belliki!

Az önce nasıl salınsam iskelede acaba diye plan yapan ben, sanki bi boyum kısaldı, bir anda 3-5 kilo fazlam oldu, ne bileyim böyle bi uyku bastı filan... İlk şoku atlattıktan sonra merakla izledim gençleri…

Hepsinde farkedilmek, ben buradayım diyebilmek için nasıl bir çaba hakimdi dışarıdan bakılınca.

Baklavalı oğlanlar kaslarını sıkarak sohpet ediyorlar, arada dövmelerini göstermek için kendi etraflarında tam tur atıyorlar ve etrafa bakıp seyredildiklerinden emin oluyorlar.

Güzel vücutlar zaten yeterince kendini gösterirken, kızların neden tonlarca makyaj yapıp plaja geldiklerini ve dahası o makyajla nasıl yüzebildiklerini bunca yıldır zaten anlamış değilim. Bakımlı olmanın harikalığı zaten benim işimin bir parçası ama o güneşin altında makyajın ciltlerine nasıl kalıcı hasar verebileceği ile ilgili sanırım pek fikirleri yok!
Saçlar fönlü birde, “kız daha gece 3'te burdaydın ne ara gittin kuaföre sen!” Heleki giydikleri topuklu ayakkabıların, parıltılı ve şuh pareoların zaten oradaki ortamın dayatması olduğunu kavramak için çokta gün görmüş olmaya gerek yok.

İşletmeciliğini yapan Selim Kaptan, yıllardır değişmeyen mütevazi tavrı ile şort, tişört işinin başındaydı, restoranda bakınırken bir isteğim olduğunu farkedip masamıza garson gönderirken kendisiyle hiç alakası olmayan bu YALAN DÜNYA’yı nasıl yarattığına O’da şaşırıyormudur diye geçti aklımdan.

Dinlenmiş vücut ve harika duygular içerisinde şehrimize geri döndük. Ve aynı gün ben spora kaldığım yerden ve daha sıkı bir tempoyla devam etmeye başladım!

SONUÇ : Sağlık için illaki ama ÇEŞMEDE SALINMAK İÇİN BİLE SPOR ŞART!


7 Nisan 2015 Salı

SIRLARINIZI AÇIKLIYORUM, KUSURA BAKMAYIN!


DÜNYA KADINLARININ GÜZELLİK SIRLARI

Kalbimizin derinliklerinde sürekli yanan bir arzu, GENÇ KALMAK...
Yapmış olduğum araştırmalar esnasında dünya üzerindeki hemcinslerimizin ufak tefek sağlık ve güzellik sırlarına denk geldikçe sizlerle paylaşmaya devam ediyor olacağım.
Uzun yıllardır içinde bulunduğum Spa&Wellness sektöründe, mübala olursa affedin ama genç ve güzel kalabilmek için cinayet işleyebilecek kadınlar tanıdım desem yalan olmaz.
"Bana göre her yaşın ayrı bir güzelliği var" felsefesine girmeden hemen detaylara geçiyorum...


ÇİN
Birçok bitki çayının içinde antioksidan vardır. Çin mutfağının mucizesi ve yaşlanmayan Çinli kadınların en büyük sırrı Yeşil Çay ve Beyaz Çay bitkisidir. Yeşil ve Beyaz Çay içerisinde bulunan EGCG, kateşinler açısından en yüksek antioksidan bileşeni olarak bilinir. Bu bileşenler kırışıklık ile savaşmada ve hücre yenilenmesinde etkin rol oynar.

Demlenmiş beyaz çay içerisine bir miktar Yeşil çay tozu karıştırdığınızda muhteşem bir anti-aging maske elde etmiş olursunuz.

Değerlendirme : HERGÜN MUTLAKA 2 FİNCAN YEŞİL ÇAY İÇİLECEK!

MEKSİKA
Yaşımızı ele veren ilk görüntü “ellerimiz”. El üzerindeki derimiz elastikiyetini ve dolgunluğunu kaybetmesi vücudun geri kalanından çok daha hızlı olur. Meksikalı kadınlar bunu engelleyebilmek için Esmer şeker ve Limon suyunu karıştırarak elde ettikleri peeling’i ellerine uyguluyorlar. Şeker kristalleri cildi beslerken, bir yandanda moleküler yapısından dolayı cildin ölü deriden arınmasını sağlıyor. Taze limon suyu ise birçok anti-aging tedavide kullanılan Alfa Hidroksit Asit içeriği ile cildinizi yeniler, tazelik katar. Dermatalogların tavsiyelerine göre de “Ölü deriden arındığınızda, nemlendiriciler cildinize daha rahat nüfuz edebilmektedir”

Değerlendirme : HAFTADA 2 KERE MUTLAKA PEELING UYGULA! 
**DipNot; Elinle kalma tüm vücuduna uygula!


HİNDİSTAN
Güne bir bardak zencefil çayı ile başlamak… İşte Hintli kadınların sağlık formülü. İçerisine bir miktar bal ve limonda eklerseniz, yoğun bir gün için bağışıklık sisteminizi güçlendirmiş ve zencefilin sunduğu tüm anti-aging avantajlardan yararlanmış olursunuz.
Bal’ın doğal anti bakteriyel özelliğe sahip olmasının yanısıra, varsa vücuttaki inflomasyonu atmaya yardımcı olur. Zencefil ise Gingerol antioksidanı açısından zengin ve kolajen parçalanmasını engelleyici etkiye sahiptir.
Bir fincan çayda hayat bulmak bu olsa gerek…

Değerlendirme : ZENCEFİL İYİ BİRŞEY, İÇ ONU! Bal ve Limonu unutma!



POLİNEZYA
Güney Pasifik’te bir denizaşırı toprağı olan Polynesia’da hanımlar zamanı durduracak ve dahası pek çok derde çare olacak bir meyveyi hayatlarının merkezine koymuş durumdalar. “NONİ” olarak bilinen bu mucizevi bitki dünyanın doğusunda yüzlerce yıldır alternatif tıp ritüellerinde kullanılmakta. 101 çeşit rahatsızlıkta tedavi desteği olarak kullanılan NONİ, özellikle antioksidan, anti-aging ve nemlendirme özellikleri ile Fransız Polynesia’sı kadınlarının güzellik sırları içinde ilk sıralarda yer almaktadır.

Değerlendirme: GOOGLE'a SOR; 
"NONİ MEYVESİ NEREDE SATILIR"






FRANSA
Bir Fransız kadını kadar sade ve asil olmak… Çalışmalar, üzüm çekirdeği ekstesinin, kandaki antioksidan seviyesinde hatırı sayılır bir artış yarattığını kanıtlamaktadır. Ayrıca üzüm çekirdeği ciltte kolajen ve elastikiyet koruması oluşturur bu da yaşlanma etkilerinizin gecikmesine neden olur. Bu sebeplerle üzüm çekirdeği ekstresi Fransa Kadınları arasında ve kozmetik sektöründe oldukça popülerdir.
50 ml’lik üzüm çekirdeği ekstresi için 1 kilo siyah üzüm tüketmeniz yeterli olacaktır. Yada cildiniz için üzüm çekirdeği içerikli ürünler kullanabilirsiniz.
Değerlendirme : YAZ GELİYOR, ÜZÜM STOKLA! 


KORE
Ah şu uzak doğu kadınlarının pürüzsüz ciltleri… 
Koreli kadınların ciltlerini sağlıklı tutmak amacıyla her banyoda peeling eldiveni kullandıklarını biliyor muydunuz? Kabak lifi yada doğal süngerlerden yapılan bu eldivenler ile cildinizi plastik ile temas ettirmeden ölü derilerden arındırmanız, kan dolaşımını hızlandırmanız ve duş sonrası kullanacağınız nemlendiricinin etkisiyle tazelenmeniz mümkün.
Değerlendirme : BİR ELDİVEN EDİN, HER DUŞTA UYGULA!

HOLY LAND (İSRAİL)
Ölüdeniz Tuzu Aşkına… 
İsrail kadınları diri vücutları ve güzellikleri ile tanınırlar, manken Bar Refaeli’ni tanıyıp hayran kalmayanınız sanırım yoktur. Ölüdeniz tuzu içerisindeki zengin mineral ve vitamin bileşeni açısından cildinize sunacağı nimetler sonsuzdur. Tuzu ile peeling yaparak pürüzsüz bir cile sahip olurken, Ölüdeniz çamuru cildinizdeki nem dengesini sağlar, fazla yağı emer ve cildi kirden arındırarak rahat nefes almasını sağlar.
Cleopatra’nın yüz yıllar önce Holy Land’e yapmış olduğu ziyaretten beri, tüm dünya kadınları onun ayak izlerini takibe devam etmektedir.
Değerlendirme : ÖLÜDENİZ TUZU VE ÇAMURU AL, BANYONDA ELİNİN ALTINDA BULUNSUN!
**Dip Not; Deniz tuzu sağlıktır, yemeklerde de kullan! 
By Pelin Beşbudak

3 Mart 2015 Salı

SPA NE DEĞİLDİR!

Sevgili Spa Kullanıcıları,
Şimdiye kadar kısmi bilgilerle anlatılan SPA ve WELLNESS kavramlarını iyi kötü bir yerlerde okumuşsunuzdur.
Evet SPA sudan gelen sağlıktır, dinlendiricidir, sağlıklıdır, sıcak termal sularda yayıla yayıla gevşersiniz. Bir masaj alırsınız, o zaman zarfında huzurun dibine iner kuşlar gibi kalkarsınız. Fitness salonunda ter atar, sağlığınızı korur, harika kaslı vücutlar yaparsınız. Bütün bunları ilerleyen zamanlarda detaylı olarak yine konuşuruz…
Bugün size anlatmak istediğim konu ;

"SPA NE DEĞİLDİR!"

Sektörün ülkemizde yeni yeni öğrenilmeye ve popülerlik kazanmaya başladığını baştan kabul ederek, özellikle kullanıcı olarak gidip gördüğüm Spa merkezlerinde bir gurup Anti-Spa Sever, yani bana göre Spa sektörünün ilerlememesi için bir araya gelmiş  ve bu uğurda hunharca gayret gösteren kişiler bulunmakta.

Değerli Anti-Spa Severler; işletmecilerin milyonlarca liralık yatırım yaparak açtığı bu şahane tesisler her ne kadar kişiye özel hizmetleri bünyelerinde barındırsalar da, diğer bütün kullanıcılar ile birlikte ortak bir alanı paylaştığınızı lütfen unutmayınız.

Yani nedir bu hamamda türkü söyleme olayınız? Duşta şarkı söylemek kabul edilebilir, hatta yakınlarınız tarafından şirin bulunabilir ama bunu evde yaptığınız sürece... Hadi onu geçtim, adı üstünde “hamam” olan, yıkanılan ortak bir alanda, bir kurnada dişlerinizi fırçalamak ve ağzınızı kurna içinde çalkalamak, gider deliği olmayan bir küvette yapılacak iş mi hanımefendiciğim?
Özellikle bay-bayan ortak kullanım alanlarında, çok değerli beylerimizin sanki Alman kültürüyle yetişmiş edasıyla, sauna, buhar alanlarına şortlarını çıkarıp bellerine bir peştamal sararak girme heveslerini nasıl törpüleyeceğimiz, bayan meclislerinde hala tartışma konusu!

En çok şikayet aldığımız konulardan bir tanesi; tesislerin kullanıcılarına cömertçe sunduğu o şık bornoz ve havluların, soyunma odalarında yerde üzerine basılmak suretiyle mikrop içinde ölüme terk edilmesi! E şikayet eden haklı, her ne kadar uygun koşullarda yıkanıyor olsada, bugün yerde mikroba bulanmış zavallı havlu, yarın onun başını bulabilir ve bu düşünce bile hassas birini rahatsız etmeye yetebilir! Terliğini kullansan ya çok değerli Anti-Spa Sever, havlularda kirli sepetine mesela…

Spa ve Wellness merkezleri aynı zamanda sosyalleşme alanlarıdır, bir bakıma bu doğru. Ama sen yanındaki koşu bandında kendi halinde koşan hanıma öyle bakarsan, zamanla bayanlar tesislerden kaçar ve ileriki dönemlerde sadece Abuzer Abi’lerle koşmak zorunda kalırsın dimi? Yani sosyalleşmek bu tip merkezlerde amaç değil, sürecin getirisidir. Konu ile ilgili ehil değilseniz, sosyalleşmeyiniz!

Başka bir konu da; Özgüven… Kendinle barışık olmak önemli tabi, olmayın demiyoruz, hobi olarak yine olun ama kafeteryada yemek yerken, ıslak mayolarınız yerine o harika bornozlarla yada giyinik oturursanız daha iyi olmazmı? Ayrıca sesinizin yükselen ahenginden de etkilenmemek mümkün değil elbette ama telefonda bağırarak konuştuğunuzda Spa “huzur” kelimesinin anlamını kaybediyor, biz ona üzülüyoruz…
Ve dahası; programında 20dk yazmasına rağmen koşu bantlarında aheste yürüşler yaparken, 1 saat 15 dakika dizi seyreden ve arkasında bekleyenleri hiç umursamayanlar var ki, konuyu derinleştirmemek adına teğet geçiyorum kendilerini…

Çok çok değerli Sayın Anti-Spa Severler, diyeceğim o ki SPA ve WELLNESS merkezleri herkesin rahatı, konforu ve güvenliği için koyulmuş basit kuralların görmezden gelineceği bir yer DEĞİLDİR!

Bir arada, bu keyiften usulünce faydalanmaya devam edebilmemiz için sizlerin özverisine ihtiyacımız var. Yada sevemiyorsanız, bırakın bence…

25 Şubat 2015 Çarşamba

‘Bİ BAKIMA’ GÜZELSİNİZ…

Bakımlı olmak, genç kalmak ve güzelleşmek özellikle bayanlar için tarihi en eski arzulardandır. Hiçbir insan yoktur ki sonunda güzellik ve gençlik vadedilen bir konuya karşı kayıtsız kalabilsin.
Çok uzun yıllardır bu işin içinde olmamın ve elbette bayan olmamın tecrübesiyle iddia edebilirim ki “gençlik ve güzellik formülü” şeytan olsa, melek deyip bağrımıza basarız.
Şahsıma sorarsanız işinde çok çalışıp evinde tembel yaşamayı prensip edinmiş biri olarak, genç kalmayı her ne kadar arzulasam da, bakım yapmaya saatler ayırabilecek bir bünyeye sahip değilim fakat ;
Geçtiğimiz haftalarda Fransa’daydım, benimde SPA merkezimde kullandığım iyi bir markanın eğitimde. Ve kozmetik sektörünün bulunduğum noktadan göründüğünden çok daha dev bir canavar olduğunu farkettim.
Bir kere adamların üretim hanelerine girdiğinizde sanki orada bakım kremi ve losyonlar değilde, NASA uzay üssünde insanlığın yok oluşuna çare aradıklarına ve dahası, az sonra bulacaklarına dair bir his uyanıyor içinizde.
Ürünler, ender bulunan deniz yosunları, deniz aktifleri, vitaminler ve en değerli hammaddeleri olan SU, evet yanlış okumadınız su ile koca koca kazanlarda formüle edilerek, el değmeden o minicik kutulara dolduruluyor. Uzun süren araştırmalar, deneyler ve denekler üzerinde yapılan çalışmalardan sonra etkisi kanıtlanmış ürünler böylece piyasaya sunuluyor.
Bir kazandan, bir üretim sürecinde neredeyse yarım ton ürün elde edebildiklerini öğrendiğimde, bir Türk zihniyetiyle 125 ml’lık tüplerde satılan ürünlerin geliri ile ilgili küçük bir hesap yapmadım desem yalan olur.
Fakat, hakikaten taktire şayan bu profesyonel manzara karşısında sektörün büyüklüğünü ve önemini bir kere daha anlıyorsunuz.
Yaşlanma etkilerinden, ifade çizgilerine, selüloitten incelmeye ve hatta doğum lekenize kadar herşeyin çaresi o minicik ambalajların içinde gizli.
Bizim ülkemizde henüz kullanılmıyor olsada, haricen kullanılan ürünlerin yanında, kolojen üreten içilebilir kürler üretmişler. Düşünsenize her sabah bir tüp kolojen içiyorsunuz ve 10 gün sonra cildiniz yenilenmeye başlıyor. Gençlik iksiri gibi!!

Deyinmeden geçmek istemediğim bir konu ise, ürünlerin faydalı olması açısından, gittiğiniz merkezlerde aldığınız bakımları uygulayan estetisyenin eğitimli olmasının etkisi büyük. Çünkü her bakımın kendine göre uygulanış tekniği ve her cildin ihtiyacı olan ürün farklı. Bakımların içeriğine göre uygulanan masaj teknikleri bile farklı.
Cildinizde ihtiyaç olarak gözlemlediğiniz gereksinimleriniz olabilir ama iyi bir estetisyenin ellerindeyseniz, size önerdiklerine de mutlaka kulak verin derim.


Bana geri dönecek olursak, yüzümde bir nem maskesi ve saçımda onarıcı bakım kremi ile yazımı sonlandırırken, yarın cildimin ışıltısını soracak olanlara “doğal besleniyorum” demeyi planlıyorum…