16 Eylül 2017 Cumartesi

MİDİLLİ / MOLYVOS / PETRA VE GEZDİK İŞTE!

Haberlerde bahsedilen “Yunan adaları Türk istilasına uğradı” sözlerini duyduğumuzda rotamızı 37 kere farklı açılara yönlendirdikten sonra, ne çıkarsa bahtımıza diyip bu bayram kendimizi Yunan topraklarına salıverdik. Eşim ve ben (ha evet eşim, evlendim bu süreçte, bununla alakalı detayları da yazıcam bi ara) yunan yaşam zihniyetinin, uzosunun, tavernasının ve elbetteki deniz ürünlerinin delisiyiz. Bu sebeple Türk akınını tölere edebiliriz diye düşündük ve elbette Türkiye sahil şeridinin anlamsız fiyat politikası da buna etkili oldu.

Yaşadığımız şehirden iki kafa arkadaşımızı da(Begüm-Levent) yanımıza alarak çıktık yola. Kafa diyorum ama hafif oldu bu tabir, özellikle Begümle defalarca yurt içi ve dışı seyahatlerim oldu, “tatile gidilebilir arkadaşlar derneği” olsa kesin başkan olurdu kendisi. (Prag’da neredeyse bizi terörist olarak içeri attırıyordu gerçi ama olsun J anlatıcam bunuda sonra)

Midilli için rota çizerken ana karayı es geçtik, tüm işaretler bizi adanın güneyine doğru yönlendirdiğinden kısa bir araştırma ile Jalem Tur’un geçen yıl başlattığı seferleri bulduk www.jalemtur.com . Haftada iki kez düzenlenen seferler sizi direk olarak Petra’ya götürüyor.

Arife günü sabah 10 gibi Bursa’dan yola çıkmış olmamıza rağmen, 2,5 saat sonra Cunda’da tost yiyor oluşumuza sevindik. Ayvalık limanda da öyle aman aman bi kalabalık yoktu, hatta yolcuların birçoğunun yunan olması garibimize gitti. Sonradan güvenlik görevlisinden öğrendikki teyzeler-amcalar pazar arabalarını alıp Perşembe pazarına geliyorlarmış ya Ayvalığa! Ellerindeki poşetlere bakınca demek bizi cezbeden deniz ürünleri ve alkol dışında tekstil ürünleri vb şeyler TR’de daha uygun diye düşündük.
Tur şirketi daha popüler olan Molyvos olarak satsa da biletleri, Molyvos’a 5 km uzaklıktaki plaj şeridi Petra’daki limana iniyorsunuz. İnişte taksi bulmak mümkün olmayabilir, çok minik bir liman, dolayısı ile aracınızı ayarlayın derim. Bilet fiyatları gidiş-dönüş kişi başı 40€.
Bu arada kafa karıştıran başka bir detayda semtlerin isimleri, Molyvos “Mithymna” olarak, Petra’da “Mytilene” olarak geçiyor çoğu tabelada, yetmiyor bi de yanında Yunancası yazıyor, zaten Midilli’yi de Mytilini yazıyorlar ama beynelminel adı Lesbos!!! Ay sıkıldım, neyse çokta şeyapmayın yani…

Biz gitmeden önce kalacağımız otelin sahibi Dimitri ile görüşmüştük, o gelip bizi aldı. Biz kalabalığı hesap ederek daha sakin ve uzun bir plaja sahip olan Petra içinde kalmayı tercih ettik. Sonradan huzur evi kıvamındaki sokakları farkedince biraz yanıldığımızı anladık ama öyle güzel bir otelde kaldık ki, Petra’nın sakinliği bizi bozmadı. www.archontikopetras.gr şimdiye kadar kaldığım en güzel butik otel diyebilirim, ki yanlış anlaşılmasın ben biraz severim gezmeyi J Otel dediğime bakmayın, 1821 yılında yapılmış, daha sonra aslına uygun restore edilmiş bir Rum evi burası(3 gece için 230€). Kendi eviniz gibi anahtarlarınız var, girip çıkıp takılıyorsunuz. İngilizce biliyorsanız Dimitri’ye aşırı bulaşmayın, çok yardım sever ama motoru bozulmuş gibi başladımı susmuyor.
İlk akşamın yorgunluğu ile yemeğimizi Petra’da yemeğe karar verdik ve kiralık arabanın bittiğini öğrenip ertesi gün için motor kiraladık. Dimitri, tanıdığı olduğu için Sunset Restoranı önerdi ve orda yedik ama tırt yani söyliyim, son gün otelde kalan tecrübeli çiftin tavsiyesi üzerine sahilin sonuna doğru Reef Restoran’da bir kalamar yedik akıllara zarar.
Ertesi gün kahvaltıdan ve beylerin çay, kahve, sigara, tuvalet, hadi bi kahve daha turunun bitmesini bekledikten sonra çıkışa yöneliyoruz. (Yemin ediyorum 5 kız çıkıyoruz, öğlene kadar kaç yer görmüş oluyoruz biz. Neymiş efendim tatildeymişiz, kasmıcakmışız!) Neyse biniyoruz motosikletlerimize keyfimiz yerimize geliyor, sarılıyorum kocama ve uçuşa geçiyoruz.
Daha önceden bloklarda defalarca okuduğum Petra’ya 20 km uzaklıktaki Skala Skallonis’e doğru yola çıkıyoruz. Yol üzerinde adını hatırlayamadığım manastıra giriyoruz, kilise kısmına Begümle beni almıyorlar gıcık oluyoruz. Motorda giderken yüzüne dolanan rüzgarın o özgür duygusu gibisi yok fakat yol virajlı olduğu kadar belirli bir kısma kadar yokuş. Küçük adalarda evet ama büyük ada için vespa mantıklımıymış soruları aklımdan geçip belimi yoklarken, yaptığı herşeyi tutkuyla yapan sayın kocam dahada bir hızlanıyor. 45 dakikanın ardından vardığımız yerde çok afedersiniz bi bok yok! Kim yazdıysa o blogları sıtmaya tutulsun inşallah!
Kocaman bir sahil, sahilde çığırtkan çocuklarıyla sadece bir Türk aile ki gürültüleri ile 50 metre öteden kendilerini belli ediyorlar. Belliki onlarda bloglardan keklenmişler bizim gibi. O kadar yoldan sonra bi serinleyelim en azından deyip denize girmeye karar veriyoruz fakat o nasıl deniz! Bacaklarımıza dolanan yosunlardan ki benim ödüm kopar zaten, 10 metre açılıp geri dönüyorum, diğerleri biraz daha yüzüyor. Sahilde tek bir tane restoran var orada bir şeyler yiyip geri dönüşe geçiyoruz.
Otelimize döndüğümüzde 45 dk squat yapmışçasına ağrıyan kalçalarımızı tuta tuta kendimizi verandaya atıyoruz Begümle. Beyler her zamanki gibi hayatından memnun hiç şikayet etmiyorlar J

Akşam yemeği için Molyvos’a gidiyoruz sevgili vespalarımızla. Molyvos, kaleden limana kadar uzanan küçük bir kasaba fakat çok daha canlı ve renkli. Dilerseniz buradaki otelleri değerlendirebilirsiniz. Özellikle limanın karşısında çok cici oteller var ve liman her daim hareketli. Biraz arayıştan sonra beğendiğimiz restoranlarda yer bulamayıp kale içinde herhangi bir restorana oturuyoruz. Her yerde Türkçe yazılar ile yönlendirmeler var ve gördüğümüz her turist Türk fakat öyle yoğun bir kalabalık yok, gezmek için ideal. Sanırım akın olunan adalardan biri Midilli değil ve biz bundan son derece memnunuz. Vasat bir akşam yemeği düşüyor şansımıza, iyi bir seçim yapamamış olarak biraz gezintiye çıkıyoruz(kişi başı 20€). Harika manzaralı pastaneleri var kale içinde, birine oturuyoruz. Pastane sahibi teyzeyi başka bir müşteriye söylenirken tanıklık ediyorum, Turkish people eating everything, they are eating eating and again eatingyani diyor ki türkler ne bulursa yiyormuş yiyormuş herşeyi, bokboğazlar diyo teyze bize.. Karnımı tutarak gülüyorum bu söylediklerine ve kesinlikle hak veriyorum. Henüz 1,5 gün oldu ama kilo aldığıma yemin edebilirim :) Bizde şanımıza uygun şekilde birer tabak tatlı ve kahve ile ayrılıyoruz ordan. Dönerken gecenin ve eylül sonu oluşunun serinliği bizi iyiden ısırıyor motor üstünde. Motora tövbe ederek otelimize giriyoruz.
Üçüncü gün rotamız Skala Skamnias,
Araba kiralama şansımızı bir kere daha deniyoruz ama Petra’da zaten 100 hane var belki, kiralık araç beklentimiz ne olsun ki diye düşünüp yine bizim emektar motorlara kalıyoruz. Ama bu sefer anlaşmalıyız beylerle, hız yapılmayacak! Skala Skamnias Petra’ya 22 km uzaklıktaki minik bir balıkçı köyü.


Yolu harika ve bu sefer tadını çıkararak sakince ilerliyoruz ve 2 gündür neden o kadar sıkıntı çektiğimizi daha iyi anlıyoruz. Dağ yamaçlarından yükselerek süzülüyoruz sanki ormanın içinde, oksijen seviyesinin arttığını hissediyor insan yükseldikçe. Gördüğün manzaralar karşısında hayranlıkla açılıyor gözlerin ve serin bi mutluluk kaplıyor içini.
Güzel bir tepeye inşa edilmiş minik bir yerleşim yeri görüp duruyoruz biraz soluklanmak ve manzaranın mavi-yeşiline bulanmak için. Biz Bego'yla fotoğraf işine dalıp adamların yokluğunu farketmiyoruz, bir süre sonra bir bakıyoruz kendilerine bir amca bulmuşlar,çekmişler sandalyelerini yanına, koyu bir sohpet içindeler.
İlyas Amca 85 yaşında, ekonomi profesörü, kitapları ve üniversitede kürsüsü var. Mübadele zamanında kardeşleri Bayburt’ta kalmış kendi Yunanistan'da. Anlattıkça anlatıyor, atalarımın yaptıkları hatalardan sorumlu olmak istemiyorum, biz yunan-türk kardeşiz ayırmasınlar bizi bizden diyor. Amcanın tavsiyeleri doğrultusunda yerleşimin içindeki Türk mahallesini geziyoruz, oradanda Skala Skamnias’a devam ediyoruz, bize Muria restoranı tavsiye etti, kocaman bir dut ağacının altında güzel bir restoran, denize bakıyor. Oturup sipariş veriyoruz ve sanırım yediğimiz en şahane deniz ürünlerini burada yiyoruz. Karides şahane, ahtapot ağlıyordu resmen.
Bir süre sonra yanımdan geçen koca tabakta ıstakozlu makarnaları gördüğümde de ben ağlamaklı oldum çünkü artık doymuştum. İşletmeci gibi görünen beyaz saçlı garson bey amca Türkçe biliyor, kendilerine özel uzolarını tavsiye ediyor ve onu da beğenerek içiyoruz. Hesap kişi başı ortalama 17-18 €.

Skala Skamnia yaz sıcağı renklerinde şirin bir köy, acayip güzel fotoğraf veriyor. Ortalama 50 hanenin bulunduğu yer, kurutulmuş ahtapotu ve ünlü Yunan şair Stratis Mirivilis ile meşhur.
Şairin babasının evi köyde bulunuyormuş ve o dut ağacının altında oturur hikayelerini yazarmış bir zamanlar.

Restoranın yanındaki aralıktan Cavos kafeye geçebilir, güzel bir yunan kahvesi söyleyebilir yada isterseniz kafenin yanındaki minik plajdan Midillide görebileceğiniz en berrak denizde yüzebilirsiniz. Fakat deniz kestanelerine dikkat, kafam kadarlar! Kafede kocaman bir papağan var, “merhaba” diyor dediler ama bize trip yaptı sanırım, konuşmadı.

Güzelce kahvelerimizi içtik, dinlendik ve gün batımına doğru tamamen tatmin bir şekilde oradan ayrıldık dicem ama daha yokuşu çıkarken bizim motor stop etti. (Benzin koymayı ihmal eden, koyalım dediğimde ohoo bu benzin bizi Bursa’ya götürür diyen kocamın konuyla hiç bi ilgisi yokJ)
Restorana geri döndük ve bize 1-2 lt benzin buldular sağolsunlar öyle geri döndük.
Dönüşte Molyvos'ta mola veriyoruz ve limana iniyoruz bu sefer , günü burada kıpırtısız denizi izleyerek bitiriyoruz.
Son gün Petra'da sağa sola kıpırdamadan kumsalda yatarak geçirmeyi tercih ettiğimizden bugün acelemiz yok kocalar istediği kadar yayılabilir. Yanlız mevsim itibari ile biraz serin olsada gerek kumu, gerek berrak suyu, gerekse uzun kumsalı sebebiyle sanırım bölgedeki en iyi plaj Petra Plajı.
Akşam feribot saatinde limana gidiyoruz ve Ayvalığa indiğimizde karşılaştığımız sonu gözükmeyen kuyruk ile tatilin bittiğini anlıyoruz.

Değerlendirme;
**Hareketli bir yer için Molyvos'ta kalın
**Konforlu gezi için önceden araba kiralayın
**Petra'da denize girin
**Petra'da Reef'te kalamar yiyin
**Skala Skallonis'e gitmeyin! Gidersenizde denize girmeyin! Girersenizde fazla kalmayın! :)
**Skala Skamnias'a mutlaka gidin, dut ağacının altında deniz ürünleri yiyin, yol üstünde İlyas amcaya uğrayın.

Çünkü YUNAN ADALARI Bİ ŞAHANE :)

Kendine Dönüş Bildirgesi


Yazının başlığından sakın ha öyle bi içsel yolculuk, özünü bulmak fian gibi şeyler anlaşılmasın.

Uzun zamandır tembellik, boşvermişçilik, olağandışı değişiklikler, akıl tutulması, yoğunluk ve bilimum sebeplerle ara verdiğim yazılarıma umuyorum ki daha istikrarlı bir şekilde devam edeceğim.
Bu süreçte olan bitenle alakalı zaman zaman geriye dönük flashback’ler yapıp arayı kapatmayı planlıyorum.
Geçen zamanda yapılan seyahatler, edinilen bilgiler, verilecek tavsiyeler, edinilmiş tecrübelerim mevcut elbette. Neresinden başlayacağımı kestirdiğim an bingo! hemen yazmaya başlayabilirim.

Yada topa gelişine vurabilirim… J